Ersan Şen Hukuk ve Danışmanlık
2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun “Toplantı ve yürüyüşe silahlı katılanlar” başlıklı mevcut 33. Maddenin (b) bendinde1 sayılan silah veya araçları taşıyarak katılanlar, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Maddi hakikate ve adalete ulaşmak yolunda sonuna kadar gidilmelidir. Bunun usul sınırı, hukuka uygun sol ve yöntemlerinin kullanılma suretiyle delileri toplamaktır. Bir fiilin suç sayılabilmesi ve failinin cezalandırılabilmesi için, eylemin önceden kanunda suç sayılıp cezasının gösterilmesi zorunludur. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin 3 Şubat 2015 tarihli Apostu – Romanya kararına konu olayda başvurucu; gözaltında kaldığı polis merkezi ile tutuklu bulunduğu cezaevlerinin koşulları, cezaevleri arasında naklinin yetersiz şartlar altında gerçekleştirilmesinin, avukatı ile özel olarak görüşememesinin ve davası ile ilgili olmayan kişisel telefon görüşmelerinin dinlenmesinin ve bu görüşmelerin basında yayımlanmasından şikayetçi olmuştur. Esasında maddi hakikate ve adalete ulaşılması amacıyla muhtemel yargı hatalarının düzeltilmesine hizmet eden bir olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesi hep vardı. Bu yolun son zamanlarda medyatik davalar, kanun değişiklikleri ve Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuru kararları ile popüler … Başvurucu, hakkında düzenlenen 343 TL’lik idari para cezasının iptali için Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurmuştur.
Bu yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaası ve esas hakkındaki mütalaa verildikten sonra, yeniden esas hakkında mütalaa verilip verilemeyeceğine ilişkindir. Bu yazımızda; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre tutuklama kararının yüze karşı okunması, yani tefhim suretiyle kararın öğrenilmesi, gıyapta ve tebliğ suretiyle tutuklama kararının verilip verilemeyeceği ele alınacaktır. 15 Temmuz 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7456 sayılı Kanunun 15. Maddesiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a toplam sekiz fıkradan ibaret Geçici 10. Yargı Paketi olarak da adlandırılan, Yargı Hizmetlerinin Etkinliğinin Artırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Taslağının 32. Maddesiyle, CMK m.231 içerisinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) ile ilgili yapılması öngörülen düzenleme incelenecektir. Bu yazımızda; INTERPOL (International Criminal Police Organization) yapısı ve uluslararası konumu, INTERPOL bültenleri ile bu bültenlere karşı başvuru yolları, Interpol Dosya İnceleme Komisyonu’nca, bültenlere karşı yapılan başvurularda verilen emsal kararlar ve bahse konu bültenlerin Türkiye Cumhuriyeti bakımından bağlayıcılığı değerlendirilecektir. Arama, suçu önlemek veya işlenen suçun failini ve delillerini bulmak amacıyla uygulanan, bireyin özel hayatının gizliliği ve korunması hakkını kısıtlayan bir tedbirdir. 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu “Cumhurbaşkanı seçiminin sonuçlandırılması” başlıklı 20. Maddesine göre, “Cumhurbaşkanı seçiminin kesin sonuçları, Yüksek Seçim Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Makamına bildirilir, kamuoyuna ilan edilir ve Resmi Gazetede yayımlanır.
Maddelerinde öngörülen özel usule tabi tutulmuş olup, Kanunun “Suçüstü hali” başlıklı 61. Avukatlarla ilgili soruşturma veya kovuşturma başlatmaya dair özel usul ile genel soruşturma veya kovuşturma usulünü birbirine karıştırmamak gerekir. Aynı konuyu düzenleyen genel ve özel kanunlarda öncelik özel kanuna verilmeli ve özel kanunda yer alan usul hükümlerine göre hareket edilmelidir. Bu yazımızda; kolluk görevlileri tarafından Cumhuriyet Savcısının emir ve talimatı olmaksızın ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 140. Maddesi uyarınca verilmiş teknik araçlarla izleme kararı olmaksızın, suç şüphesi altındaki sanığa kameraların yakınlaştırılması, belli bir yere odaklanma özellikleri de kullanılmak suretiyle MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu) kameraları aracılığıyla izlenmesi ve delil toplanması, bu şekilde elde edilen delillerin hukuka aykırılığı kaleme alınmıştır. CMK m.231/6’nın son cümlesine göre, “Sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez”. Görüleceği üzere sanığın kabulü, HAGB’nin bir ön şartı olarak kabul edilmiştir.
Bu yazımızda incelenecek olan hukuki sorun; ceza muhakemesinin kovuşturma evresinde yapılması zorunlu olan ve sanık için, hem bir hak ve hem de bir yükümlülük niteliği taşıyan sorgunun, sanığın talebi üzerine SEGBİS vasıtasıyla yapılıp yapılamayacağına ilişkhttps://onwingiris.pro/. Marka hakkına tecavüz; başta 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5833 sayılı Kanunun 2. Maddeleri ile düzenlenen 61 ve 61/A maddelerinde , şu an ise 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29 ve 30. Cezai hükümleri içeren bu düzenlemelerin her ikisinde de yaptırım şikayet şartına bağlanmıştır, yani ilgili kişinin şikayeti olmadan, soruşturma başlatılamayacak veya şikayetin geri alınması halinde, kovuşturma evresine geçilmiş olsa da kişi cezalandırılamayacaktır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.91/3’de toplu suçlarda gözaltı süresi; ana süre 24 saat ve uzatması da her defasında 1 günü geçmemek kaydıyla 3 gün, yani 4 gün olarak belirlenmiştir.
Bu tanıma göre fail, gerçekleştirmek istediği neticeye yönelik iradesini ortaya koymuş ve bu netice için gerekli hareketleri de icra etmeye başlamıştır. Suçun özel bir görünümü olan teşebbüs; cezasızlık sebebi olarak değil, yalnızca indirim sebebi olarak düzenlenmiştir. Ceza Dairesi’nin verdiği bozma kararının ByLock yönü incelendiğinde; somut olayda sanığın ByLock kullandığı tespit edilen GSM hattına ilişkin ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının getirtilip değerlendirilerek, duruşmada CMK m.217/1 uyarınca sanık ve müdafiine okunarak diyecekleri sorulması gerektiğinden, bunun yapılmayarak verilen kararın bozulduğu görülmektedir. Esasen zorunlu müdafilik sorunu olmasa ve duruşmada mutlaka hazır bulunması gereken kişinin yokluğunda duruşma yapıldığından bahisle CMK m.289/1-e uyarınca bozma kararı verilemese idi, ByLock tespit ve değerlendirme tutanağının eksikliğinden dolayı bozma yerine BAM Ceza Dairesi tarafından duruşma açılması ve yapılacak değerlendirmeye göre karar verilmesi gerekirdi. Ceza ve disiplin yargılamalarının birlikte yürütülmesi hususu tartışılmadan önce, “memur” kavramına açıklık getirmek yerinde olacaktır, çünkü ülkemizde “memur” kavramının mevzuatta farklı tanımlarını görmek mümkündür. Maddesinde, “(1) Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler. (2) Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.” hükmüne yer verilerek, “memurlar” ve “diğer kamu görevlileri” ayırımına gidildiği görülmektedir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi” başlıklı 308. Fıkrasına göre; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re′sen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir”.
- Ne var ki; Fransa’nın ve Fransız Milletinin iyiliği için bunu isteyen Robespierre de bir sene sonra aynı akıbete uğramaktan, kendisini savunamadan ve yargılanmadan giyotinle idam edilmekten kurtulamadı.
- Bu halde fail hakkında, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ve beş bin güne kadar adli para cezası uygulanacaktır”.
- Maddesiyle; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Yükseköğretime giriş ve yerleştirme” başlıklı maddesinin birinci fıkrasına eklenmesi teklif edilen (h) bendine göre, idari yargıda beş yıl süre ile görev yapmış hakim veya savcılar ile Cumhurbaşkanı tarafından …
- Fıkrasına eklenen ek cümle ile hangi sınırlar çerçevesinde bu görevi yerine getirebileceği ve elde ettiği delillerin hukuka aykırılığı ele alınmıştır.
İnfazın hükümlünün istemi üzerine ertelenmesi müessesesi, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 17. Maddeye göre; kasten işlenen suçlarda üç yıl, taksirle işlenen suçlarda ise beş yıl veya daha az süreli hapis cezalarının infazı, çağrı üzerine gelen hükümlünün istemi üzerine, cumhuriyet başsavcılığınca her defasında bir yılı geçmemek üzere en fazla iki yıl süre ile ertelenebilir. Erteleme, hükümlünün güvence göstermesine veya uygun görülecek başka bir koşula da bağlanabilir. Terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanlar, mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler ile disiplin veya tazyik hapsine mahkum olanlar, infaz ertelemesinden faydalanamazlar. Gizli tanığın savunmanın yokluğunda uygun görülecek harici bir celsede dinlenmesi ile gizli tanığa sorulması istenen soruların önceden hazırlanıp Mahkemeye sunulması; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/3-d ve Anayasa m.36/1’e aykırı olup, “silahların eşitliği” ilkesinin ve tanığı sorgulama hakkının ihlal edilmesi anlamına gelmektedir. Bu şekilde elde edilen gizli tanık beyanı; hukuka aykırı hale gelecek olup, Anayasa m.38/6, Ceza Muhakemesi Kanunu m.206/2-a ve m.217/2 gereğince hukuka aykırı elde edilen bu delilin dosyadan çıkarılması ve yargılamada esas alınmaması gerektiği tartışmasızdır. Uygulamada; kişiler hakkında uygulanan tutuklama tedbirine son verildikten sonra aynı tutuklama sebebi esas alınarak ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tutuklama nedenleri” başlıklı 100. Maddesinde öngörülen şartlar sağlanmadan ikinci kez tutuklama tedbiri tatbik edildiği görülmektedir ki, “ikiz tutuklama” adı ile de bilinen bu uygulama “hukuk güvenliği” ilkesine aykırılığa ve hukuka duyulan güvenin toplumda zayıflamasına yol açmaktadır. Maddelerinde; Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasa ile kurulu düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, Milli savunmaya karşı suçlar ile Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçları ile bu suçların cezaları tanımlanmıştır. Millete ve Devlete karşı suçlar başlıklı Dördüncü Kısımın altında Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerde yer alan bu suçların tatbiki, 17/25 Aralık 2013 ve özellikle de 15 Temmuz 2016 darbeye teşebbüs suçlarında sıkça gündeme gelmiş olup, bu suçlarla ilgili birçok yargılama yapılmış ve yapılmaktadır. Şimdiye kadar bu maddelere ilişkin eleştiri ve önerilerimizi ortaya koymuştuk.
“Balyoz” adı ile bilinen davanın Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararı verip yargılamanın yenilenmesi suretiyle başlayan kısmında 236 kişi delil yetersizliğinden ve Yargıtay’dan bozulup gelen kısmında ise, yakalama kararı infaz edilemeyen bir kişinin dosyası tefrik edilip, iddiaya konu suçu işlemedikleri gerekçesiyle 63 kişi beraat etti. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi, 16 Eylül 2014 tarihli Mansur Yalçın ve diğerleri – Türkiye davasında, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi Birinci Ek Protokolü’nün “Eğitim – öğrenim hakkı” başlıklı 2. Maddesiyle; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Yükseköğretime giriş ve yerleştirme” başlıklı maddesinin birinci fıkrasına eklenmesi teklif edilen (h) bendine göre, idari yargıda beş yıl süre ile görev yapmış hakim veya savcılar ile Cumhurbaşkanı tarafından … CMK m.135 ila 138’de, iddiaya konu suçla ilgili somut delillere ulaşma veya elde edilen somut delilleri desteklemek suretiyle suçun azmettiricisine veya yardım edenine ulaşma veya şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi kabul edilmiştir. “İşkence ve Eziyet” başlıklı TCK m.94/1’e göre; “Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”. 5067 sayılı Kaçakçılık Kanunu’nun “Kaçakçılık suçları” başlıklı 3. Maddesinin ilk 18 fıkrasında kaçakçılık suçlarının tanımlarının yapıldığı, maddenin 19 ve 20. Fıkrasında suça teşebbüsün cezası ile tamamlanmış suçun cezasının aynı olduğu ve 22. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Malın değerinin az olması” başlıklı 145. Maddesine göre, “Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de gözönünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir”.